19 Haziran 2008 Perşembe

yeniden İstanbul

Oleeey!Bugün akşam biniyorum.Kısmetse cuma sabahı iniyorum.Ceylin'le ilk uzun yolculuğumuz,inşallah bi aksilik çıkmaz.Gerçi uyuyarak geçecek bu yolculuk ama ne biliyim,2 yaşında bi çocuk yolculukta ne yapar.Her ne olursa olsun geliyoruz işte.İçim buruk çünkü kocamla ilk defa ayrı şehirlerde ve 20 gün kadar bi süreyle uzak kalıcaz.Gerçi bazı ayrılıklar evliliğin ömrünü uzatırmış.Ne biliyim yinede burukum işte.Diğer yandan İstanbul'a geliyorum.Annemi,kuzenleri,teyzeleri,dayıları,halaları göreceğim.Doya doya hasret gidereceğim.Tabii birde ilk işim Kantin'e gitmek olcak.Arkadaşlarımı,Şemsanınımı çok özledim.Doya doya sarılıcam onlara.Hadi bakalım bana iyi yolculuklar...
Şemsanım arada bi vuruyor işte öyle sinir harbi,dert edecek bişey yok iyiyim yani.Aştım çünkü artık,ben burdayım ve huzurluyum. İstanbul'dan dönüncede bi kaç fikir var kafamda onlara girişicem.Zaten geldiğimde de konuşuruz.Şimdilik hoşçakalın...Bay bayın...

15 Haziran 2008 Pazar

günlükten bir kuble

Karşımda Fethiye'nin merkezi,malum Şövalye adası.Güneş birazdan batacak ve o batarken ben kahvemi yapıp,balkonda tütün eşliğinde seyredeceğim.Ama hiç bir zaman "oh ne rahatım be" diyemeden.
Her Gün batımında,içimi o iğrenç duygular kaplıyor.Sebep olanlar!
Belki burada olduğumuz için,belki maddi sıkıntı çektiğimiz için bir kez daha içimi çekip,artık o an ne geçiyorsa içimden sövüyorum.Gün batarken, o iğrenç duygular hortluyor sanki içimde.Tam o esnada ezan sesi yükseliveriyor.Yine kalbime pişmanlık,hüzün,nefret,şikayet ne varsa doluyor.Dua ediyorum,iyi veye kötü bunu yapıyorum.Artık sonu Allah'lık bir durum çıkıyor ortaya.Pes etmicem ne olursa olsun dayanacağım.Yaptığımın arkasında durup,herşeyin iyi olacağına kendimi inandırıp,öyle yaşayacağım.Herkez hakettiğini görecek bu dünyada.Belki ben Gün batımını seyretmeyi haketmişimdir.Peki geride kalanlar neyi haketti?Bir karmaşık duygu muamması yaşıyorum.Belki şükretmeliyim ama kabaran duygularda laftan anlamıyor.
Bu akşam çok sıkıcıyım,kendimi sevmedim böyle!Günlüklerde olmasa kiminle dertleşeceğim.En azından yazıyorum ve nasılım görüyorum.Bugün de kendimi sevmiyim bari n'apayım!

8 Haziran 2008 Pazar

YÜREĞİMİN EN İÇİNDEN...KIZIM'A....

Anneyim ben.Evet bazen Ceylin bana "anne"diye seslendiği zaman bi şok geçiriyorum.Ben ne zaman büyüdüm,evlendim üstüne bide kızım oldu.Bir anlık bi buhran yaşıyorum bazen işte.Ama asıl gerçeğimin,bu hayattaki tutunacak tek dalımın,kızım olduğuna bilmiyor değilim.Meğer anne olmak ne can yakıcı,vicdanla kavga halinde olduğun,karşılıksız tek sevginin onda olduğunu bilmekmiş.Çalışırken iş stresinin dışında yaşadığım bazı duyguları düşünüyorumda,nasıl yaşamışım,nasıl başetmişim o iğrenç vicdan duygusuyla.Her sabah süt kokulu,pamuk kızımı koynumdan ayırıp,boğazımda düğüm düğüm olan ağlama hissimle nasıl bırakmışım!O minicik ellerini,minicik ayaklarını,gıgısını koklamadan nasıl geçirmişim onca saatimi onsuz.İpek saçlımın saçlarını okşamadan, besleyemeden,giydiremeden,güldüremeden,gezdiremeden nasıl yaşamışım.N'apmışım ben kendime böyle!Ah kafasızlığım ah...
Şuanda burda olmamın sebeplerinden biride bu işte.Doya doya yaşamak herşeyi.Hesapsız,kitapsız herşeyimi ona adamak için.Sorgu'suz sual'siz özgürce kızımla vakit geçirebilmek için.Kimsenin eli değmeden,sadece anne kokusuyla büyüyebilmesi için...
Geç farkettim ama çabuk döndüm zarardan,hasardan.Tabiiki 1,5 senenin acısı,pişmanlığı,vicdan azabı asla içimden söküp atılmayacak.Her daim yaşananlar ve yapılanlar hatırlanacak.Acılar ve yaşanan herşey unutulmaz,sadece rafa kaldırılır.Bende öyle yapacağım.Aklıma geldikçe raftan indirip,bileyip tekrar yerine koyacağım.Ta ki bişeylerin bedeli ödenene kadar.
KIZIM;
bugün senin doğumgünün.Her ne kadar kimseyle kutlayamasakta,sen,ben ve baban birbirimize yeteceğiz.Hatta İstanbul'da olupta,stresli bi doğumgünü yaşayacağımıza,burda olup yalnız olmaya binlerce kere şükredeceğim.2. yaş günün.Daha 2 yıldır dünyadasın,miniciksin.Bazen yaşından büyük davranışlar bekleyip,yapmayınca da kızıyorum.Napıyorum ben?Hemen vicdan tarafından bi ses yükseliyo,"kendine gel o daha bebek ne anlar senin komutlarından.Şimdi hemen git onu öp,kokla,sarıl".Seviyorum vicdanımı.Aslında iç sesim de bazen müdahelelerde bulunuyor.Her ne olursa olsun,kızdırsın,sinirimden kudurtsun,dediğimi yapmasın,şımarsın,dağıtsın seviyorum onu.O benim canımdan,kanımdan,tükürüğümden,yediklerimden meydana geldi.Canımdan koptu.Onu sevmicemde kimi sevicem.Babalara hiç hak vermiyorum.Hatta hiç zorluk çekmeden bedavaya çocuk sahibi oluyorlar,sinir oluyorum.Haksızlık!
Tabii ki her anne gibi kızımın en iyisine layık olduğunu düşünüyorum.Hatta onun için bir sürü dileklerim var ama buraya yazarsam sıkıntıdan patlarsınız.
Son olarak bebeğimin doğum gününü burdan kutluyorum.Onu çok sevdiğimi onsuz bir dakikanın bile anlamsız olduğunu söylemek istiyorum.
Ve her anne çocuğuna kendi bakmalı,çocuğunu kimseyle paylaşmamalı!(ne egoist bi anne oldum)
CAN PARÇAM...

4 Haziran 2008 Çarşamba

sanırım terkedildim

Nerdesiniz yaa!Kimse uğramıyormu bu siteye,yorum yapsanıza hadi.Of valla yalnızlık insanı fena yapıyor.Sanki boşlukla konuşuyorum.Neyse sesimi duyan birileri çıkar elbet birgün.İstanbul İstanbul!Hani hep duyardımya,ne onunla ne onsuz diye.Bugüne kadar hiç ayrılmadımki memleketimden.Burayı çok sevdim,iyiki gelmişim hoşum,boşum diyorum ama içimden bir ses te"şu yan binanda annen, teyzen,kuzenin,halan,dayın vs...olsaydıda uğrasaydın" diyor.Olsa iyi olacaktı,ama yok!Kesinlikle şikayetçi değilim.Kendim seçtim,uyguladım,devam ediyorum yoluma...
Bak hayat sana söylüyorum,artık canımı sıkmaların yetti.Eğer her insanın hayatta birkaç şans geliyorsa kapısına,banada yolla şu uğurundan.Sevgi dolu,hayat dersi veren süslü edebiyat yazıları gibi değil herşey işte.İsyan bayrağını salladım artık.Ya pes edicen gelicen,yada bas git gözüm birdaha görmesin seni.
İyiyim ben, beni merak etmeyin!!!

2 Haziran 2008 Pazartesi

browni mucizesi

Sevgili ve pek muhterem patroncum:-) Nassıll canım tatlı istiyor anlatamam.Yani öyle böyle değil resmen krize girdim ya,gözüm döndü.Aklımdan bütün tatlılar geçiyor fakat beni tatmin edecek o hisse henüz ulaşamamışken,tarif defterinde de gezinirken gözüme şu çarptı;"BROWNİ" (YENİ TARİF)(sakızımsı olan) .Malzemelerine baktım fındık dışında herşey var.Fındıksız olurmu?Bence olur dedim ve kaç saniyede hazır edip kaç saniyede fırına attığımı bilmiyorum.Vee pişti...Mucizevi ve kurtarıcı o şey beni bekliyor mutfakta.Pişmesini de beklerken "biraz uyuyayım Ceylin'de uyuyo nasılsa,vakit geçsin yoksa öylece saldırcam"diyorum içimden!Tabii soğumasını beklemeden gözümü kapatıp tepsinin yarısını yedim.Ceylin ve Azim'e 1'er dilim anca düştü.Ve gün boyu ondan yedim,bitirdim.Şimdi sanırım bu tarif sevgili annenizin tarifiydi.Ne büyük mutluluk ki;annenizden size,sizden bize ve Ceylin'e geçecek bi miras bu.Siz belki o browni'yle geçirdiniz çocukluğunuzu,bende çok sevdim bu tarifi,yaptım,yedim, bide benim kızım yedi.Yani bunu anlatamıyacağım ama çok yoğun yaşadım bu duyguları.Allah annenizden razı olsun,toprağı bol olsun(anneniz yerine Gülseren teyze diyesim geliyor ama tam emin değilim Gülsen'mi Gülseren'miydi.)Sanki browni'yi pişirirken bir geleneği sürdüyomuşum gibi hissettim.Ne biliyim işte belki anlıyosunuz,belki ne diyor bu diyosunuz.Ama paylaşayım dedim.Annenizi rahmetle andıktan sonra,sizede sevgiler yolluyorum.